1 Nisan

Yazı sevmem. Sonbaharı eh işte. Kışı severim. Ama en çok da ilkbaharı severim. Kelime anlamı itibariyle de harbi bahar ilk olana denk düşüyor zaten. Herşeyin orjinali bir nevi.

Hiç sevmem yazın sadece bir t-shirtle dışarı çıkmayı, elim kolum bomboş gezmeyi. Ha keza kışın da hareket kabiliyetimi kısıtlayan, az yürüsen terleten, az hareket etmesen üşüten montlarla kaşkollarla gezmeyi. Gezmenin tadı en güzel baharda alınır. Hava ne terletecek kadar sıcaktır, ne de üşütecek kadar soğuk. Giyersin gömleğini sweatini, yanına da alırsın bir hırka bir ince kazak artık kolunda mı taşırsın, boynuna mı bağlarsın sana kalmış. Hele de denize yakın bir yerledeysen püfür püfür eser hava, içinde hissedersin o rüzgarı. Yaşadığını hisettirir insana.

Aslen bahar mart ile başlıyor tabi herkesin bildiği üzere. Fakat bahar martla gelmiyor pek. Adına sözler söylemiş atalarımızı yalancı çıkartmıyor sağolsun. Birgün buz gibi esen hava, ertesi gün ışıl ışıl oluyor. Sabah açan güneşe güvenip ceketle çıktığınız eve akşam üst baş gayet ıslak bir şekilde dönebiliyorsunuz. Nisan öyle mi? Baba bir getiriyor güneşi götürebilene aşk olsun, taa ekime kadar.
Baharı getiren ay olması hasebiyle nisan da sevdiğim bir ay oluyor haliyle. Belki de en sevdiğim aydır, üzerine düşünmedim pek. Nisanı başlattığı içinse 1 nisan da sevdiğim bir gün oluyor doğal olarak. Belki de en sevdiğim gündür, onun da üzerine düşünmedim pek :)

1 nisan denince bir de şaka günü meselesi var tabi. İlkokul 4. sınıfta masınıf komşu sınıfla yer değiştirdiğimiz saymazsak pek içinde olmadım böyle işlerin ne etken ne de edilgen olarak. Lakin fala inanma falsız da kalma düsturundan yola çıkarsak dikkatli olmak yine de. Bazen öyle şakalarla karşılaşıyor ki insan, üzerinden yıllar geçse de kendine gelemeyebiliyor.

0 bıdı bıdı:

top