Farah'ın Küpeleri

Bilhassa internet iyice yayıldığından beri aklıma gelirdi köklü gazetelerden biri neden arşivlerini netten yayınlamaz diye. Çok düşünceli adamımdır öyle böyle değil. Sadece ben düşünmüyormuşum demek ki. Milliyet 55 yıllık arşivini nette yayınlamaya başladı iki gün önce.

Çoğunluğun yaptığı gibi ben de ilk olarak doğduğum güne baktım bittabi.

Bir profesyonel olarak bi gülme sesi mi geldi site baya hoşuma gitti. Oldukça sade ve işlevsel bir tasarım yapmışlar. Biraz performans sorunu var yalnız. Sayfalar bir açılıyor bir açılmıyor. Onu da ilerleyen günlerde aşarlar sanırım.

Ya o değil de, Farah'ın küpelerini kim çaldı?

İç Ses

Ey blog ahalisi,

Bundan kelli yazıların arasında bu karakterde bir parça görürseniz bilin ki o benim iç sesimdir. Smiley kullanmayı sevmediğimden böyle bir şey icat ettim.

Bilginize..

Benim Gibi

Yalnızca yağmur yağdığında seviyorum bu şehrin insanlarını.
Herkesin yüzü gözü ıslak, başları eğik omuzlarının arasında.
Yağmur yağdığında.. Herkes..
Benim hep olduğum gibi...

Ceyhun Yılmaz

Leverage


Cnbc-e'nin yeni dizilerinden. İlk bölümün tekrarına denk geldim, çok hoşuma gitti. Konusundan bahsetmek gerekirse kendi uzmanlık alanları olan 5 kişililk bir ekibin dolandırıcılık maceraları. Kısaca Ocean's Eleven'ın dizi hali diyebiliriz sanırım. Listeye aldım. Her pazar akşamı 10'da yeni bölümü var. Pazar akşamı olması hasebiyle yeni bölümü çoğu zaman sıcak futbol gündemine takılacak. Fakat orada da Cnbc-e'nin en güzel tarafları devreye girecek: Netten kolayca ulaşılabilecek dakikası dakikasına belli yayın akışı ve bol bol tekrar.

TSL 09/10 -- 6. Hafta

Beşiktaş: 0 - Kayserispor: 1

Curse of the white kit - chapter VI

Kinder Bueno

Duyduk duymadık demeyin: Kinder Bueno sezonu açıldı...

Saf çikolataları ayrı tutarsak çikolatalı mamüllerde açık ara en sevdiğim üründür Kinder Bueno. İthalatçısı firma yaz sıcaklarında getirmediği için hazirana doğru yavaş yavaş çekilir raflardan. Ta ki aşırı sıcakların bittiği yeni sezonun başladığı eylüle kadar. Biri dese ki eylülü sevmek için bir neden söyle. Bu sorunun tartışmasız cevabı raflara tekrar geri dönmesiyle Kinder Bueno'dur.

UCL 09/10 -- Day 1


Beşiktaş: 0 - Manchester United: 1

Nefesimiz yetmedi, 13 dakika daha sıkamadık. Beyaz formanın laneti sürüyor.
Dipnot: Oradaydım.

US Open 2009

Mevzu Amerika açık olunca bir çok maç tsi gece saatlerine denk geliyor. Ramazana denk gelmesi nedeniyle 20-25'ten fazla canlı maç izlediğim bir turnuva oldu. Hoş ramazan olmasa yine ayakta olduğum saatler ya neyse.

Bizim için ayrı bir özelliği vardı bu seneki turnuvanın. İlk defa bir Türk, Marsel İlhan, elemeleri geçip ana tabloya kalmayı başardı. Bununlar kalmayıp ilk turu da geçti. İkinci turda karşısına insan azmanı John Isner gelince turnuvaya veda etti. İnşallah devamı gelir. Kendisini grand slamlerde görmeye devam ederiz.



Bayanlarda en önemli olay hiç kuşkusuz Clijsters'ın muhteşem geri dönüşüydü. 2 sene önce tenise anne olmak için ara veren Kim Clijsters özel davetiyeyle -ki gavurlar buna wildcard diyor- katıldığı turnuvada şampiyon oldu. Finale gelirken Williams kardeşleri haşat etmesi de, bu kardeşlerden zerre hazetmeyen bünyemi ayrıca memnun etti. Bayanlarda diğer dikkat çeken detay ise gümbür gümbür gelen yeni nesilin ayak sesleriydi. Finalist Wozniacki(19), yarı finalist Wickmayer(20) ve tekniğiyle öne çıkan Amerikalıların yeni umudu Oudin(18) gelecek yıllarda adlarından sıkça söz ettireceklerini belli ettiler.



Erkeklerde yeni bir sayfa açıldı. Birçoklarına göre gelmiş geçmiş en iyi tenis oyuncusu olan, son 22 grand slam'de en az yarı final gören Federer, 20 yaşındaki Del Potro'ya 3-2 yenilerek Amerika'da 6. defa üstüste şampiyon olma şansını kaçırdı. Ayrıca Del Potro Nadal'dan sonra Federer'e karşı grand slam finali kazana ikinci oyuncu oldu. Del Potro'nun 20 yaşında olduğunu, final maçında 0-1 ve 1-2'den geldiğini, Federer gibi bi adama karşı iki tie-break seti kazandığını not düşmek lazım. Tenis dünyasını Federer-Nadal kutuplaşmasından kurtaracak adam olabilir. Bekleyip göreceğiz.

Taraftarı olduğum Nadal kariyerindeki tek eksik Amerika açıkta yine mutlu sonu göremedi. Zaten beklenen birşeydi. Fransa Açık'ta sakatlandığından beri ilk defa bir turnuvaya çıktı. Yarı finale kadar geldiyse de, gerek karın kaslarında maç eksiğinden dolayı beliren yeni sakatlığı gerekse çeyrek final maçının yağmur nedeniyle üç güne sarkmasıyla yarı finalde Del Potro'ya elendi. Del Potro'nun hakkını da yememek lazım tabi. Bu maçtan sonra üzülsem de finalde Del Potro'nun performansını izledikten sonra üzüntüm falan kalmadı.

Bu turnuva yeni adamımı da buldurdu bana. Fernando Verdasco'yu aldım artık takibime. Öncelik her zaman Rafa'da tabi. Favorim Rafa'dan sonra Verdasco'nun da İspanyol olması da tesadüf değil sanırım. Eh italyanların olmadığı bir kulvarda Akdeniz kontenjanından İspanyollara sarmam pek de garip değil galiba.

Bobiler - İstanbul'da Sel

Hergün en az bir kere uğradığım sitelerden biridir bobiler. Üyelerinin açılan konular hakkında yaptığı oynanmış resimlerden veya videolardan oluşan bir site. Yer yer düşündüren çok çok güldüren bir ortam. Bundan gayri ara ara beğendiğim monteleri buraya da taşıyacam. Onları beklemeksizin siteyi takipinize alın derim ben, pişman olmazsınız.

TSL 09/10 -- 5. Hafta

Galatasaray:3 - Beşiktaş:0

Rüştü seni kınıyorum ve sana laflar hazırladım.

OlasılıkSız


Bitirmek için yarını, başkasına anlatmak için bitirmeyi beklemeyeceksiniz.
Akçay'da denizden gelmiş duş sıramı beklerken göz atmak amacıyla elime aldığım, arka kapağında yukarıdaki cümleyi görünce "hımm" deyip okumaya başladığım, bir duş süresince okuyabildiğim birkaç sayfasında poker üstüne yaptığı olasılık hesaplarıyla beni kendine çeken bir roman kendisi. "Sürükleyici" kelimesini taneyle verseler hiç düşünmeden kullanacağım nesnelerden biri olur heralde OlasılıkSız.
Hiçbir şey imkansız değildir, sadece olasılığı düşüktür.
Gündelik yaşamın sıradan konuları veya aşk meşk meselelerinden ziyade profesyonel düzeyde bilgi gerektiren konuların başrolde olduğu romanlar her zaman daha çok ilgimi çeker. Bu kitapta da kuantum fiziği, istatistik, determinizm, şizofreni başta olmak üzere birçok konunun bahsi geçiyor. Yazarın öyle genel geçer kurallarıyla değil de derinlemesine bilgi vererek sıkıcı sayılabilecek konuları romanın konusuyla birlikte hazmı kolay şekilde yedirmesi kitabı okunabilir ve yüksek derecede zevk alınabilir kılıyor. Herşeyini geçtim kuantum fiziği gibi bir konuyu anlaşılabilir bir konuda ele alması bile kitabı nazarımda ayrı bir yere koyuyor.
Deterministler hiçbir şeyin belirsiz olmadığına inanır: Her şey önceki bir sebebin sonucu olarak ortaya çıkar, ama biz bu sebebin ne olduğunu bilemeyiz.
DejaVuya da enteresan bir bakış açısı getiren kitap bende determinizm üzerine araştırma yapıp bilgi edinme hissiyatı uyandırdı.

Kitabı okurken çok rahat filmi yapılabileceğini düşünüyor insan. Gayet sağlam aksiyon sahneleri çıkaracak malzeme yeterince mevcut. Hatta bugüne kadar neden yapılmamış diye merak etmedim de değil hani. 2004'te çıkmış kitap.

Velhasılı 10 numara kitap. Okuyun okutturun efenim, pim, kim, tim...

Z Raporu - Ağustos '09

  • Ağustos en sevdiğim aydır her zaman, ocakla birlikte. Onu bi not düşelim önce.
  • Üç hafta dükkandaydım, ikinci adam olarak. As oyuncu gelince kadro dışı kaldık. Son on günde de yataktaydım desem pek yalan olmaz hani. (bkz: Geceleri Uyuyamayan Adam)
  • Dükkan vakti araya üç günlük bi Akçay kaçamağı sıkıştırdık. Bir tutam da olsa bu sene de aldık tuzumuzu.
  • Beşiktaşımızın ağustos karnesi: 3 beraberlik, 1 galibiyet. Rölantide başladık, inşallah tam gaz bitiririz.
  • İş arama mevzuunda değişen birşey yok. Taslar ve hamamlar yerli yerinde duruyor.
top