Cumhuriyet Bayramı

"Türk milleti! Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim. Ne mutlu Türküm diyene!"
M. Kemal ATATÜRK

29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun. Cumhuriyetin 85. yılında gerçek hayatta özgürlükleri sağlayamamakla kalmayıp internette özgürlükleri kısıtlayan zihniyete de yazıklar olsun..



Konuşmanın tam metni ; http://www.ataturk.de/Ataturk/10__yil_nutku/10__yil_nutku.htm

Yıldırım Demirören Yeter!!!

Sezonun 7 haftası geride kaldı. Lider, ligin tek namağlup takımı Beşiktaş.

Sami Yen'de cimboma 3 de atsak, Kadıköy'de fenere 5 de atsak, Mayıs 2008'de şampiyon da olsak ağzımdan düşmeyecek tek tezahürat:
Yıldırım Demirören yeeeeeteeeeeeeer!!!

Çünkü ben artık senelik başarılar değil altyapısı sağlam başarılar istiyorum. Daha da önemlisi kaybettiğim Beşiktaşlılık duruşu ve onurunu geri kazanmak istiyorum.

Duy sesimi(zi) tüpkafa...

Karting


1,5 – 2 aydır bir karting sevdası aldı başını gidiyor bizde. Bizden kasıt kuzenler. Aktivite günümüz olan perşembeyi 1,5 aydır kartingsiz geçmiyoruz. Hatta doyumsuz pehlivanların gazıyla bir-iki cumartesiye de karting organizasyonu sıkıştırmışlığımız var hani. Öyle tek pistle de kalmıyoruz. Bir hafta Zincirlikuyu’dayız, bir hafta Maltepe’de, bir hafta Kartal’dayız akabinde Tuzla’da. Sınır yok pist olsun yeter. Arabalara pek ilgi duymayan, 2 ay öncesine kadar karting yapmayan ve hızdan da pek hazetmeyen şahsıma dahi zevkli geldi ise herkese tavsiye etmek boynumun borcudur.

Yalnız bu perşembe gördük ki karting sezonu bitmiş. Olumsuz mevsim şartlarının (yağmur, çiğ vs.) etkisiyle kayganlaşan pistte araba hakimiyeti güçleşiyor. Artık ilkbaharın gelmesini bekleyeceğiz dört gözle.

Senden Sonra

Senden sonra
İki paralel doğru olduk mutlulukla
Sonsuza dek yolları kesişmeyecek.


Müzik

Müzik bir çok kişi gibi benim içinde hayatımın hatta günlük yaşantımın vazgeçilmez unsurlarından bir tanesi. Yalnız bende şöyle bir durum var. Ben hiçbir zaman amaç olarak müzik dinlemiyorum. Yani diğer bütün aktivitelerden elimi ayağımı çekip müzik dinlediğim olmamıştır bugüne kadar. Müzik hep araç olmuştur günlük yaşamımda. Yolculuk ederken, bilgisayarda bişeylerle uğraşırken, dükkanda dururken, bulaşık yıkarken vs. O işleri katlanılabilir veyahut daha zevkli hale getiren şeydir benim için müzik.

Müzik yelpazemden biraz bahsedecek olursak, çok klişe kaçacak fakat benim için gerçekten cuk oturan bir tanım var: “Kulağıma hoş gelen herşeyi dinlerim.” Bazıları bu cümleyi hiç beğenmiyor, eleştiri noktalarıda şu: “İnsanın belli bir tarzı olmalı.” Herşeyi sınıflandırmakta, kategorize etmekte usta bir toplum olduğumuz için müzik zevkini de illa bir sınıfa koymak istiyorlar sanırım. - Zaten toplumda yüzleştiğimiz bir çok sorunun ana kaynağıda bu olayları, kişileri, kuruluşaları sınıflandırma hastalığından ileri geliyor ya neyse bu apayrı bir yazı konusu - Her türlü TSM eserine ilaveten Tarkan’dan Yalın’a, Pinhani’den MFÖ’ye, Avril Lavinge’den Blue’ya, Ceza’dan İbo’ya, Feridun Düzağaç'tan Yavuz Bingöl'e kadar enterasan bir skala varken ben bu türü nasıl tanımlayayım sorarım size.

Onların içinde bir tanesi var ki özel olarak anmak istedim onu. Sezen Aksu, halk diliyle sezen. Fazla bir şey yazmıcam, zira o da ayrı bir yazı konusu. Sadece, keşfetmemde katkısı yadsınamaz olan Ş.’ye şükranlarımı bir kez daha sunup yazıma noktayı koyuyorum efenim.

Yeter

Ne zaman bir kelle istense teknik direktörünü herkesin önüne atarken kendini suçsuz ilan ettiğin için,

İki gün önce Lucescu’yla konuştuğunu cümle alem bilmesine rağmen evine çağırdığın Sağlam'a 'kimseyle görüşmedik senle devam ediyoruz' deyip gerçeği söyleyecek basiretin olmadığı için,

'Arkasındayız' dediğin teknik direktörlerini 5 gün geçmeden gönderdiğin veya istifaya zorladığın için,

'Paf takımıyla çıkacağız' deyip ertesi hafta hiçbirşey olmamış gibi davrandığın için,

Kafayı Fenerbahçeye takıp Galatasaray’ı kardeş külüp ilan ettiğin için,

Galatasaray’ın 92-93 sezonunda bize neler yaptığını unuttuğun için,

93'deki şike skandalının başrol adamıyla Papermoon’da oturup yemek yediğin için,

O yemekten sonra 'Galatasaray ligi alsın, biz de kupayı' dediğin için,

Ve de en önemlisi;
Yıllardır savunup övündüğümüz Beşiktaşlılık duruşunu, Beşiktaş’ın en büyük temsilcisi olarak 4,5 yılda yerle bir ettiğin için,

YETER DEMİRÖREN... YETER

Hayat

“Hayat, biz gelecek hakkında planlar yaparken başımızdan geçenlerdir.”
John Lennon

Ben galiba bu sözde bahsedilen grubun bir üyesiyim, vereceği kararları bugünkü getirileri değil de yarınki getirilerini düşünerek alan. Peki öyle mi, yarını düşünerek bugünü -John’un deyişiyle hayatı- kaçırıyormuyuz gerçekten de? İlk bakışta verilebilecek evet cevabı mantıklı gibi gelse dahi bence cevap hayır. Evet karar aşamasında düşünce önceliği olarak yarını alıyoruz ama bu bugunü es geçtiğimiz anlamına gelmiyor. Şöyle ki ‘yarın’daki getirilerini düşünerek karar alıyoruz fakat karar aşamasında kullandığımız doneler ‘bugün’e ait doneler. Evet getirilerini düşünürken bugüne değil yarına öncelik veriyoruz fakat verdiğimiz kararı bugunkü olaylar etkiliyor. Yani hayatımız etkileyecek kararları alırken ‘yarın’ı düşünüyoruz lakin yarın için aldığımız o kararı ‘bugün’ belirliyor.


Hayata bir de şöyle bakan gözler var. “Sen yeterince iste ve çabala. Hayat istediklerini sana verir.” Öyle mi gerçekten de? Birçok şeyin sadece istemekle olmadığı herkes tarafından tecrübeyle sabittir zannedersem. Peki yeterince istek ve maksimum çaba hayatın bize istediklerimizi vermesi için yeterli mi? Bazen yeterli bazen değil. Yeterli olmadığı olayları bu cümleyi savunan insanlara anlattığınızda ise size verecekleri cevaplar farklı olsa da belli bir çerçevede toplanacaktır. “Ama sende imkansızı istemişsin.” İmkansız? Peki ama kime göre neye göre? Sana göre imkansız olabilir, belki bence olası. Ona gore imkansız mı, belki bence tam da olması gereken şey.

Sonuç olarak hayat çözülmesi oldukça zor bir soru. Biz matematikçiler iyi biliriz ki ,en basitinden en zoruna, bir sorunun çözülebilmesi için yapılması gereken ilk işlem analizdir. Sonra bu analize bağlı çözüm yolları üretirsiniz. Lakin o çözüm yollarını uygulayabilmeniz ancak ve ancak bir dış kuvvetten -bazen bir hoca, bazen bir arkadaş, bazense bir başkası tarafından yazılmış bir kitap- alacağınız yardıma tabidir. İşte hayat da tam böyle birşey. İyi bir analiz, hayatı anlamak onu çözmek ve dolayısıyla mutlu olmak adına büyük bir adımdır. Fakat hiçbir şey asla sizin elinizde değildir, ancak ve ancak üçüncü şahısların size yardım ettiği kadar onu çözebilir ve mutlu olabilirsiniz...
top