Denizli feat. Gezer

Öncelikle fenerli arkadaşları tebrik edelim. Öyle ya da böyle üstüste 5 maç kazanmak önemli bir şey. "He he fener galatasarayı, biz feneri" muhabbetine -en azından bir süreliğine- son verdiler.

Bu sonucun baş kahramanı başrol Denizli'yle başlayayım. Kadroları bir gördük Tello, Holosko, Bobo yedek. Hadi Tello'yu anladık adam sakat. Holosko 4 haftadır sahada gezindiği halde adamı kazanmak uğruna her hafta maça onunla başlıyorsun ve geçen hafta nihayet forma girdi onu da anladık. Peki bu adam forma girmişken, fener kazanmaktan başka şansının olmadığı maça tek defansif orta sahayla çıkmışken, Kadıköy'de bu sezon Holosko gibi hızlı, defans arasına kaçan forvetlerin oynadığı Kayseri 4, Arsenal 5 atmışken Holosko niye kadroda olmaz? Neymiş taktikmiş, maçı berabere götürüp ikinci yarı sokacakmış. Fenerin zaafları belli. Defansı hızlı adamlar karşısında aciz durumda kalıyor. Geldiğinden beri nasıl oynuyorsan öyle oyna, at ilk yarı iki tane bitsin maç. Ama yok. Beşiktaşlılık karakteri var nasıl olsa. İlla biz bir kanser olacağız maçı izlerken, rahat maç izlemek haram zaten bize. Hücüm hattı böyleyken, defans tam skandal. Geldiğin anda çağdaş futbolda yeri olmayan 3'lü sistemi defansa oturttun. Öyle böyle iyi bir uyum sağladın Toraman-Zapo-Sivok üçlüsüyle. Adamlar tam alışmışken böyle önemli bir maçta aniden 4'lü defansa geçmek hangi akla hizmettir. Onuda geçtim bu dörtlünün göbeğine Zan gibi el bombasını monte etmek hangi akla mantığa sığar. Zapo-Zan ikilisinin uyum sağlayamadığını herkes gördü de bi sen mi göremedin önceki maçlarda. Yenilen ikinci golün tek sebebi Zapo-Zan uyuşmazlığı. Zapo Güiza'yı almış arkasına ofsayt olacak, Zan ofsaytı bozuyor. Sonuç; gol. Hafta içi açıklama yapıyorsun; 'Beraberlik sadece son maçta şampiyonluğu getiriyorsa iyidir' diye. Maça çıkardığın kadroya bak. Turşuları bidon bidon yedin resmen, perhiz merhiz hak getire. Bu kadroyu gören oyuncunun bilinçaltı demez mi: 'Ulan demekki beraberliğe çıkıyoruz.'

Anladık ki Denizli de egolar üstü yüce şahsiyet Terim'in futbol literatürene soktuğu hastalığına yakalanmış. Nedir o hastalık? Kamuoyunun tam aksinde bir-iki hamle yapacaksın, maçı alacaksın sonra da millet diyecek 'Çok büyük hoca ya'. Ama hesaplar uymuyor işte. Defansın hataları yapar hakem de böyle atarsa adamı -gerçi adam haklı biyerde. bugüne kadar galatasarayla fenerde çalışmış, plan yaparken hakemi hesaba katmıyor ki hiç. etse de hep lehine ediyor zaten- sen de eblek eblek sırıtırsın maçtan sonra.

Gelelim yardımcı rol Bünyamin Gezer'e. Pek de kötü yönetmedi aslında maçı. İki ofsayt golünde kararları doğru. Güiza-Zan pozisyonunda Zan hamlesini önce yaptı, ayağını önce o koydu topun önüne. Devam kararı da doğru bence, penaltı ağır bir karar olurdu. Ama Cisse'nin ilk kartında bırakın kartı faul bile tartışılır yahu. Chucky Lugano'nun Nobre'ye arkadan çelme takarak yaptığı bir faul var ki, Nobre kurtulsa -yanılmıyorsam- üçe bir gidecek Beşiktaş. Faul var ama kart yok. Faul olmaz, kart olmaz faulü görmedi dersin geçersin. Ama sen faulü verip kartı vermiyorsan insanların kafasını kurcalıyorsun ister istemez. Kısacası Cisse'yi haksız atmıştır. Bu da maçın gidişatını bariz şekilde etkilemiştir. Beşiktaş'ın 41. dk.'ya kadar maçın hakimi olduğu bir gerçek. Oyun 11-11 devam etseydi golü bulurduk. Ha bu defansla daha gol de yiyebilirdik orası ayrı. Ama "büyük ihtimal" yenilmezdik. Keşke o ihtimale hakem değilde takımlar karar verseydi.

Şimdi fenerliler diyecekki her maç ağlıyosunuz hakem diye. Yalnız şöyle bir şey var. İki senedir İnönü'de şampiyonluk maçında fenere yeniliyoruz. Aklı başında hiçbir Beşiktaşlı hakeme bahane bulmadan kabullenip tebrik ediyor fenerli arkadaşları. Ama iki senedir Kadıköy'de yenilgilerimizde hakemin bariz etkisi varsa da bunu söylemek hakkımız olsa gerek. Sahi iki senedir Kadıköy'de ev sahibi lehine yapılan hatalara, neden İnönü'de hiç rastlanmıyor acaba. Bir zahmet düşünüversin fenerli arkadaşlar üç sene önce 'Şampiyonluğun sahada kazanılmadığını öğrendik' diyen Aziz Yıldırım'ın açıklamalarının ışığında...

0 bıdı bıdı:

top