Formula 1 - Türkiye GP 2009

Açıkcası öyle aşırı bir isteğim yoktu. Son birkaç yıldır takip dahi etmiyorum zaten yarışları. Sırf gold tribünden bilet geldiği için gidecektim, ki bu gold tribün lafı aklınızda kalsın birazdan lazım olacak. Formula 1'i takip etmeye 99'da başladım. Beni azcık tanıyan biri bilir ki arabalardan zerre anlamam. Öyle sesine duruşuna falan değil sadece spor olarak ilgim oluşmuştu anlıyacağınız, hatta biraz daha makası küçültürsek Mika-Schumi çekişmesiyle diyebiliriz. Mika'nın arabasına, Schumi'nin kendisine hastaydık. Mika'nın bırakmasıyla çekişme, Schumi'nin bırakmasıyla zevk kalmadı benim açımdan. Yayın haklarının tam bu sıralarda NTV'den CnnTurk'e geçmesi de tuzu biberi oldu olayın.

Programda sabah Cerciş Murat Konağı diye Mardin mutfağıyla meşhur bir yerde açık kahvaltı ve sonra yarış vardı. Güzeldi diyelim kahvaltı için. Yemeği bir zevk değil de ihtiyaç olarak gören biri olarak pek fazla betimleme yapamayacağım.


Otobüsle piste ulaştığımızda yarışa bir buçuk saat kalmıştı. Günün şokuyla davetiye karşılığında biletlerimizi alırken karşılaştık. İki sene öncenin verdiği düşünceyle yine gold tribüne gideceğimizi düşünürken, elimizdeki biletlerde silver tribün yazıyordu. Güneşin altında kavrulacaktık. Artık oraya kadar gitmişken dönmek olamayacağına göre girdik içeri. Bazı tribünlere bilet bile satılamadığından üzerleri brandalarla kaplanmıştı. Bizim tribün sanırım en dolusuydu. Oflarla puflarla içeri girmişken tribündeki hafiften alkollü yabancılar sayesinde moralimiz yerine geldi biraz. Alonso'cu ispanyollar, Kubica'cı polonyalılar, Vettel'ci almanlar, Kimi'ci finler sayesinde. Yarışı da favori olarak Button kazandı. Sanırım İstanbul'da koşulan son yarış olacak çok uzun bir süre. Objektifimize takılanlarla son verelim...





Ve günün birincisi Jenson Button..


0 bıdı bıdı:

top