2010'a Dair

Yeni yıl umuttur her zaman. Hele de bitirdiğiniz senenin kötü geçtiğine inanıyorsanız, daha bir umutla sarılırsınız yeni yıla. Bazen düşününce saçma geliyor aslında bana. Değişen altı üstü bir rakam. Gerisi 30 günde 1 tekrarladığımız bir olay zaten. Ocak ayının özelliği nedir yani? Niye bir ağustos bir eylül girerken bu kadar dellenmiyoruz da ocak gelince 'olum bu sefer değişik olacak lan' triplerine giriyoruz?

Neyse efenim enteresan düşünce modunu kapatıp normal insan moduna dönersem, benim de beklentilerim var elbet yeni yıldan. Mezuniyet sonrası düşülen boşluktu, meslek seçimiydi, askerlikti, kişisel sorunlardı derken birçok musibetle uğraştığım 2008'i kafadan hayatımın en lanet yılı ilan ettim zaten. Hayatımın en muhteşem 4 yılından sonra bir nevi gerileme dönemiydi. Sonrasında gelen 2009'da oturdu bazı şeyler. Boşlukları doldurdum en azından, bir meslek seçip bir yol çizdim kendime. Sonlara doğru ilk kariyer adımımı attım. Diğer sorunlar da geride kaldı. Tamamen olumlu şeyler olmasa da olumsuz şeyler azalmıştı en azından 2009'da. Ona da duraklama dönemi desem yanlış olmaz hani. Sıra gelmiş 2010'a. E madem gerilemeydi, yükselmeydi derken Osmanlı'nın yürüdüğü yolu tersten yürüyorum, bu yıl da yükselme devrine girer miyim diye hayaller kuruyor tabi insan. Hele 2011'e dair üniversite yıllarından beri yarı şaka yarı ciddi planlar kuruyorsa kendi kafasında, arefesi 2010'a daha büyük anlamlar yüklüyor. Nedendir bilmiyorum ama his, kuvvet, taşımak kelimeleriyle anlamlı cümleler kurasım geliyor bu yıla. Bir değişik geçecek bu yıl. Yaşanmamış şeyler yaşanacak, bir şeyler eskisi gibi olmayacak. İnanıyorum. Ya da inanmak istiyorum. Ama şurası kesin ki ilk defa bir yıla karşı böyle hisler taşıyorum. Hadi hayırlısı...

...........
Ne güzel düşüncelerim, ne olumlu hislerim vardı halbuki.
Alttaki postta boşuna kurmadım bu cümleyi. 3 hafta önceki aamet'in yazdığı bir yazı üstteki. Şimdi o hislerden eser yok. Kafam karışık, beynim allak bullak. Canım sıkkın, karamsarım, dertliyim.

Ama özellikle son iki yılda öğrendiğim bir şeyler var bu hayattan. Kendini dünyanın en büyük dertlere haiz kişisi olarak görebilir insan. İnsanlar ona bir şeyler öğütlediğinde, yardım etmek isteğiyle cümleler kurduğunda 'tamam' derken dışından, 'sen ne anlarsın ki benim derdimden' diyebilir içinden. Öyle ya o en dertli kişidir hayattaki. Başkaları bırak çözmeyi anlayamaz bile o derdi. Biraz çevresine baksa görecek halbuki. Ne dertler var. Kendininkine dert demekten utandıracak dertler.

İşte o iki yıl zarfında farkında olmayı öğrendim. Kendini yine dünyanın en dertli adamı gibi hissedeceksin. Yine milletin dediklerini sallamayacaksın. Onların seni anlamayacağından dem vurup içine kapanacaksın. Ama bunların ilelebet sürmeyeceğinin, bir gün bunların biteceğinin farkında olacaksın. Evet şu an bir ay önce baktığım kadar güzel bakamıyorum yarına. Evet şu anda iyi hissedecek gücüm yok. Ama olacak. Bazen hızlı bazen yavaş geçen zamanın yavaş ilerleyen dilimlerindeyim sadece. Bekliyorum onun için. O gücün geleceği günü bekliyorum. Belki yarını, belki bir hafta sonrasını, belki de bir sonraki ayı.

0 bıdı bıdı:

top