Programda sabah Cerciş Murat Konağı diye Mardin mutfağıyla meşhur bir yerde açık kahvaltı ve sonra yarış vardı. Güzeldi diyelim kahvaltı için. Yemeği bir zevk değil de ihtiyaç olarak gören biri olarak pek fazla betimleme yapamayacağım.
Otobüsle piste ulaştığımızda yarışa bir buçuk saat kalmıştı. Günün şokuyla davetiye karşılığında biletlerimizi alırken karşılaştık. İki sene öncenin verdiği düşünceyle yine gold tribüne gideceğimizi düşünürken, elimizdeki biletlerde silver tribün yazıyordu. Güneşin altında kavrulacaktık. Artık oraya kadar gitmişken dönmek olamayacağına göre girdik içeri. Bazı tribünlere bilet bile satılamadığından üzerleri brandalarla kaplanmıştı. Bizim tribün sanırım en dolusuydu. Oflarla puflarla içeri girmişken tribündeki hafiften alkollü yabancılar sayesinde moralimiz yerine geldi biraz. Alonso'cu ispanyollar, Kubica'cı polonyalılar, Vettel'ci almanlar, Kimi'ci finler sayesinde. Yarışı da favori olarak Button kazandı. Sanırım İstanbul'da koşulan son yarış olacak çok uzun bir süre. Objektifimize takılanlarla son verelim...
.jpg)
0 bıdı bıdı:
Yorum Gönder